Televizyon izlemek… Birçoğumuzun gün
içerisinde çok vaktini alan, boş vakitlerimizi değerlendirmek için, eğlenmek
için vb. amaçlarla tercih ettiğimiz aktivite. Fakat uzun saatler boyunca
televizyon izlemenin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilinen bir
gerçek. Özellikle zihin gelişimi, hayal gücü yaratıcılık yeteneği gibi birçok
şeyi olumsuz etkilediği araştırmalarla da kanıtlandı.
Televizyon izlemek, her ne kadar
günlük hayat akışının bir parçası haline gelmiş olsa da, bu düzenden uzaklaşmak
isteyen çok sayıda kişi olduğunu fark ediyorum. Ben lise yıllarımdan bu yana
gününü televizyon karşısında geçiren biri olmadım. Lise yılları, ortaokul
yıllarında çoğunlukla odamda vakit geçiriyordum. Odamda televizyon olmadığından
gün içerisinde televizyon izlediğim saatler, yemek saatleri ile sınırlıydı. Bunun
yanı sıra lisede Anadolu iletişim meslek lisesine gittiğim, lise 3ten itibaren
staj yapmaya başladığım, öncesinde okul sonrasında stüdyo faaliyetleri,
kütüphane gibi ortamlarda olduğum için evde geçirdiğim zaman da kısıtlıydı. Doğal
olarak eve geldiğimde yapılacak ödevler, radyo TV mezunu olduğum için yapılacak
montajlar, yazılacak senaryolar derken televizyon izlemek için yeterli zamanı
bulamıyordum. Boş vakitlerimi, hafta sonlarını ise genellikle arkadaşları ile
dışarda geçiren bir tiptim.
Durum böyle olunca ben
kendiliğimden “televizyon izlememeye” başlamış oldum. Bunun için büyük bir çaba
göstermem gerekmedi. Televizyon izlemediğim için, lise hayatım boyunca hiçbir
diziyi takip etmediğim için bir eksiklik hissetmedim. Evlendikten sonra
insanların televizyon ile olan ilişkisini gözlemleme şansım bulundu. Çünkü çevrem
değişti. Evlenmeden önceki çevremde genelde çalışan, gününün sadece çok kısıtlı
bir zamanında televizyona vakit ayırabilen kişiler tanıdığımdan daha öncesinde
bu konu üzerinde düşünmemiştim.
Evlendikten sonra işyerimin
kapanması sonucunda bir işsizlik süreci başladı. Radyo TV mezunları, sektörde
iş bulmanın ne kadar zor olduğunu bilirler. Uzun süren bu işsizlik döneminde “ev
hanımlığına” terfi etmiş bulundum. Günümün çoğu evde geçtiği, home ofis çalışma
sistemine o dönem başlamadığım için kitap okumak, günlük temizlik ve yemek,
televizyon izlemek dışında bir şey yapmıyordum. Yine de televizyon izlediğim
zaman kısıtlıydı. Çünkü gerçekten izlemeye değer bir şey bulamıyordum.
Stajımı radyolarda yapmış olmamın
buna etkisi var mıdır bilmem ama yapı olarak da her zaman radyoyu tercih etmişimdir.
İlk takip etmeye başladığım dizi Avrupa Avrupa’ydı. İzlemeye değer bir şey
bulamayınca sürekli Youtube’dan eski bölümlerini izlemeye başladım. Çoğu sahnesine
kadar ezberledikten sonra şu anda halen ara sıra izlemeye devam ediyorum.
Ardından gündüz kuşağında Müge Anlı
izlemeye başladım ve halen buna devam ediyorum. Müge Anlı izlememdeki en önemli
sebep, yaptığı programın kalitesi, hayata dair paylaşılan şeyler ve bu sosyal
sorumluluk projeleri ile hayatın tam içerisinde olan bir program olduğuna
inanmam. Müge Anlı ve Youtube kanalından takip ettiğim eski dizi serüveni
dışında televizyonla ilişkim bulunmuyordu. 2 ay önce, Müge Anlı’nın tatile
girmesinin ardından 2 ay boyunca akşamdan akşama televizyon eşim tarafından
açıldı.
2 aylık süreçte zihnimin daha çok
dinlendiğini hissettim. Gündüzleri evdeki o sessizliğin ne kadar keyifli
olduğunu fark ettim. Oysa birçok kişi televizyonu sırf ses olsun diye
açtığından bahsediyordu. Bunu kendilerine neden yapıyorlar, anlam veremedim. Bu
arada eş dost sohbetlerinde televizyondan konu açıldığında sessiz kalmam
dikkatleri çekti. Bende açıklama olarak “bir süredir televizyon izlemiyorum,
evde televizyonu eşim açıyor, ben sadece tozunu alıyorum” şeklinde açıklama
yaptım.
Aldığım tepkiler şaşırtıcıydı.
“Nasıl izlemezsin?”
“Ben televizyon kapalı kalsa evde
duramam”
“Nasıl yani?
“Hiç mi izlemiyorsun”
“Home ofis çalışıyorsun ya ondan
hep çalışmasan izlersin”
“Senin vaktin yoktur ondandır”
Evet, televizyon izlememenin
geçerli bir sebebi olması gerektiğine inanıyorlardı. Oysa benim tek nedenim,
izlemeye değecek bir şey bulamamdı. Home ofis çalışmamın buna katkısı mutlaka
vardır. Fakat benim çalışmadığım dönemler, sipariş almadığım zamanlar oluyor. Genellikle
günün en fazla 6 saatini yazarak geçiriyorum. Geriye kalan zamanda da
televizyona ihtiyaç duymamam bunun benim tercihim olduğunu göstermiş olması
gerekiyor.
Bir gün veya bir hafta boyunca
bunu sizin de denemenizi isterim. Ben şu an Müge Anlı başladığı için, bir de
Çocuklar Duymasın tekrar çekildiği için belirli zamanlarda televizyon izlemeye
başladım. Fakat bu 2 aylık deneyim, aslında evimizde televizyonu başköşeye
koyup oturma düzenini dahi ona göre ayarlayarak zihnimize nasıl kötülük
ettiğimizi daha iyi gösterdi bana.
Bu deneyimi yaşadıktan sonra küçük bir tatil hayali kurdum. Böyle herkesten
uzakta, küçük bir köy evi… İnternet,
televizyon, akıllı telefon yok. Sadece kuş sesleri, köpekler, kediler ve doğa.
Biz baş başa… Sabah uyanıyorsun. Hava mis. Akşama kadar çayır çimen, oh ne
keyif ama… Ardından saatlerce açık havanın yağdırdığı ilhamın altında yaz
yazabildiğin kadar.
Günün birinde böyle bir tatile çıkarsam, zihnime en büyük ödülü vermiş
olacağım. Yaparsam döndüğümde sizlere de yazacağım. Şimdilik hoşça kalın.
1 yorum:
Ben de pek televizyon izlemiyorum. Zaten bugünlerde evimizde TV yok. bir yanım olsaydı iyi olurdu diyor ama öbür yanım sakın ha diyor çünkü birkaç sene önce yaz tatilindeyken öylesine baktığım televizyonun bağımlısı olmuştum. Küçümsediğim programları bile merak edip saatlerce izliyordum. Bu da çok vaktimi alıyordu tabii. En iyisi evimde Tv olmasın ben kendi işlerime bakayım. :-)
Yorum Gönder