12 Eylül 2017 Salı

Televizyonsuz Hayat

Gönderen Unknown zaman: 14:02
Televizyon izlemek… Birçoğumuzun gün içerisinde çok vaktini alan, boş vakitlerimizi değerlendirmek için, eğlenmek için vb. amaçlarla tercih ettiğimiz aktivite. Fakat uzun saatler boyunca televizyon izlemenin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilinen bir gerçek. Özellikle zihin gelişimi, hayal gücü yaratıcılık yeteneği gibi birçok şeyi olumsuz etkilediği araştırmalarla da kanıtlandı.

Televizyon izlemek, her ne kadar günlük hayat akışının bir parçası haline gelmiş olsa da, bu düzenden uzaklaşmak isteyen çok sayıda kişi olduğunu fark ediyorum. Ben lise yıllarımdan bu yana gününü televizyon karşısında geçiren biri olmadım. Lise yılları, ortaokul yıllarında çoğunlukla odamda vakit geçiriyordum. Odamda televizyon olmadığından gün içerisinde televizyon izlediğim saatler, yemek saatleri ile sınırlıydı. Bunun yanı sıra lisede Anadolu iletişim meslek lisesine gittiğim, lise 3ten itibaren staj yapmaya başladığım, öncesinde okul sonrasında stüdyo faaliyetleri, kütüphane gibi ortamlarda olduğum için evde geçirdiğim zaman da kısıtlıydı. Doğal olarak eve geldiğimde yapılacak ödevler, radyo TV mezunu olduğum için yapılacak montajlar, yazılacak senaryolar derken televizyon izlemek için yeterli zamanı bulamıyordum. Boş vakitlerimi, hafta sonlarını ise genellikle arkadaşları ile dışarda geçiren bir tiptim.

Durum böyle olunca ben kendiliğimden “televizyon izlememeye” başlamış oldum. Bunun için büyük bir çaba göstermem gerekmedi. Televizyon izlemediğim için, lise hayatım boyunca hiçbir diziyi takip etmediğim için bir eksiklik hissetmedim. Evlendikten sonra insanların televizyon ile olan ilişkisini gözlemleme şansım bulundu. Çünkü çevrem değişti. Evlenmeden önceki çevremde genelde çalışan, gününün sadece çok kısıtlı bir zamanında televizyona vakit ayırabilen kişiler tanıdığımdan daha öncesinde bu konu üzerinde düşünmemiştim.

Evlendikten sonra işyerimin kapanması sonucunda bir işsizlik süreci başladı. Radyo TV mezunları, sektörde iş bulmanın ne kadar zor olduğunu bilirler. Uzun süren bu işsizlik döneminde “ev hanımlığına” terfi etmiş bulundum. Günümün çoğu evde geçtiği, home ofis çalışma sistemine o dönem başlamadığım için kitap okumak, günlük temizlik ve yemek, televizyon izlemek dışında bir şey yapmıyordum. Yine de televizyon izlediğim zaman kısıtlıydı. Çünkü gerçekten izlemeye değer bir şey bulamıyordum.

Stajımı radyolarda yapmış olmamın buna etkisi var mıdır bilmem ama yapı olarak da her zaman radyoyu tercih etmişimdir. İlk takip etmeye başladığım dizi Avrupa Avrupa’ydı. İzlemeye değer bir şey bulamayınca sürekli Youtube’dan eski bölümlerini izlemeye başladım. Çoğu sahnesine kadar ezberledikten sonra şu anda halen ara sıra izlemeye devam ediyorum.

Ardından gündüz kuşağında Müge Anlı izlemeye başladım ve halen buna devam ediyorum. Müge Anlı izlememdeki en önemli sebep, yaptığı programın kalitesi, hayata dair paylaşılan şeyler ve bu sosyal sorumluluk projeleri ile hayatın tam içerisinde olan bir program olduğuna inanmam. Müge Anlı ve Youtube kanalından takip ettiğim eski dizi serüveni dışında televizyonla ilişkim bulunmuyordu. 2 ay önce, Müge Anlı’nın tatile girmesinin ardından 2 ay boyunca akşamdan akşama televizyon eşim tarafından açıldı.

2 aylık süreçte zihnimin daha çok dinlendiğini hissettim. Gündüzleri evdeki o sessizliğin ne kadar keyifli olduğunu fark ettim. Oysa birçok kişi televizyonu sırf ses olsun diye açtığından bahsediyordu. Bunu kendilerine neden yapıyorlar, anlam veremedim. Bu arada eş dost sohbetlerinde televizyondan konu açıldığında sessiz kalmam dikkatleri çekti. Bende açıklama olarak “bir süredir televizyon izlemiyorum, evde televizyonu eşim açıyor, ben sadece tozunu alıyorum” şeklinde açıklama yaptım. 

Aldığım tepkiler şaşırtıcıydı.
“Nasıl izlemezsin?”
“Ben televizyon kapalı kalsa evde duramam”
“Nasıl yani?
“Hiç mi izlemiyorsun”
“Home ofis çalışıyorsun ya ondan hep çalışmasan izlersin”
“Senin vaktin yoktur ondandır”

Evet, televizyon izlememenin geçerli bir sebebi olması gerektiğine inanıyorlardı. Oysa benim tek nedenim, izlemeye değecek bir şey bulamamdı. Home ofis çalışmamın buna katkısı mutlaka vardır. Fakat benim çalışmadığım dönemler, sipariş almadığım zamanlar oluyor. Genellikle günün en fazla 6 saatini yazarak geçiriyorum. Geriye kalan zamanda da televizyona ihtiyaç duymamam bunun benim tercihim olduğunu göstermiş olması gerekiyor.

Bir gün veya bir hafta boyunca bunu sizin de denemenizi isterim. Ben şu an Müge Anlı başladığı için, bir de Çocuklar Duymasın tekrar çekildiği için belirli zamanlarda televizyon izlemeye başladım. Fakat bu 2 aylık deneyim, aslında evimizde televizyonu başköşeye koyup oturma düzenini dahi ona göre ayarlayarak zihnimize nasıl kötülük ettiğimizi daha iyi gösterdi bana.

Bu deneyimi yaşadıktan sonra küçük bir tatil hayali kurdum. Böyle herkesten uzakta, küçük bir köy evi…  İnternet, televizyon, akıllı telefon yok. Sadece kuş sesleri, köpekler, kediler ve doğa. Biz baş başa… Sabah uyanıyorsun. Hava mis. Akşama kadar çayır çimen, oh ne keyif ama… Ardından saatlerce açık havanın yağdırdığı ilhamın altında yaz yazabildiğin kadar.

Günün birinde böyle bir tatile çıkarsam, zihnime en büyük ödülü vermiş olacağım. Yaparsam döndüğümde sizlere de yazacağım. Şimdilik hoşça kalın.

1 yorum:

Şule Uzundere dedi ki...

Ben de pek televizyon izlemiyorum. Zaten bugünlerde evimizde TV yok. bir yanım olsaydı iyi olurdu diyor ama öbür yanım sakın ha diyor çünkü birkaç sene önce yaz tatilindeyken öylesine baktığım televizyonun bağımlısı olmuştum. Küçümsediğim programları bile merak edip saatlerce izliyordum. Bu da çok vaktimi alıyordu tabii. En iyisi evimde Tv olmasın ben kendi işlerime bakayım. :-)

Yorum Gönder

 

Meray Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review