14 Mart 2018 Çarşamba

KİTAP YORUMU | AHMET MİTHAT EFENDİ – DÜRDANE HANIM

Gönderen Unknown zaman: 10:33 0 yorum

SELAM!

Buraları çok boşladım. Youtube ve Instagram’a vakit ayırmaya çalışıyorum. Fakat gün içerisinde zaten uzun saatler boyunca başka siteler, firmalar ve ürünler için içerik hazırladığımdan dolayı kendi bloğuma biraz üvey evlat muamelesi yaptım, boşladım! Bunun için çok özür dilerim…
Aldığım radikal bir karar sonucunda bloğumu daha aktif kullanabileceğim. Bu kararı Instagram’dan paylaştım sizlere de açıklayayım. Instagram iyi – hoş falan ama sadece görseli beğenip geçeni çok. Ben yorumlarım okunsun, sizlerle sohbet edelim istiyorum. Beğenileriniz için çok teşekkür ederim fakat daha fazlası olsun, kitap sohbetleri açılsın arzuluyorum. O yüzden artık burada enine – boyuna geniş geniş anlatacağım sizlere okuduğum kitapları…

HAYDİ BAŞLAYALIM!

Öncelikle bu sene benim için klasikler senesi… Çünkü o çerezlik kitapları nedense hiç okuyasım gelmiyor. Elim hep Türk ve dünya klasiklerinin üzerinde. Bu arada buna uygun olarak Ahmet Mithat Efendi’den Dürdane Hanım kitabını okudum. Gayrimeşru bir çocuğun dünyaya gelişinin ilginç ve macera dolu hikayesinin anlatıldığı bu kitap, Türk edebiyatının ilk romanlarından biri olma özelliğini taşıyor.
Yazarı Ahmet Mithat Efendi, önce Dürdane Hanım’ı 1881 yılında Terciman-ı Hakikat gazetesinde yayınlıyor, ardından kitap olarak edebiyatımıza kazandırılıyor. Ahmet Mithat Efendi, Türk edebiyatında ilk popüler yazar olma şöhretine sahip olduğundan dolayı da ayrı bir yere sahip…
Üstelik Dürdane Hanım sadece aşk, intikam, adalet üçgeninde geçen yanıyla değil, Türk edebiyatı eserlerinde ilk “telefon cihazından” bahseden eser olarak da tanınıyor. Aşkın, intikamın, suçun, gizemin birbirini kovaladığı kitap boyunca aynı zamanda yazar, döneminin sosyal sorunlarını, evlilik kurumunu ve genç kızların eğitim durumunu da yazdıklarıyla inceliyor ve günümüze yansıtıyor.
Ahmet Mithat Efendi, Türk edebiyatı için önemli bir yazar olmasının yanı sıra aynı zamanda meddahlık ve hikayecilik yanıyla da biliniyor. Bu yanlarının yansımaları da romanda açık bir şekilde hissediliyor. Üstelik kitap boyunca belli yerlerde okura yönelttiği sorularla bir anda anlatımı keserek sizinle sohbete başlayan yazar, konudan kopmadan, okurken dalsanız dahi hemen okumaya geri dönmenizi sağlıyor.
En azından bende öyle oldu. Ancak bazı edebiyat eleştirmenleri bu durumu kusur olarak kabul ediyor. 

KİTABI OKUDUYSANIZ VEYA OKURSANIZ BENİMLE YORUMLARINIZI PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

14 Şubat 2018 Çarşamba

Bana Çocukluğumu Unutturabilir misin?

Gönderen Unknown zaman: 03:30 0 yorum
Koltuğa boylu boyunca uzanmış, tertemiz bir sayfayı andıran beyaz tavana gözlerimi dikmiştim. Buraya ilk gelişimdi. Hep filmlerde görüyordum. Adam koltuğa uzanır, yüzünden anlayış akan bir ifadeyle psikolog gelir, başucuna kurulur. Defterinden bir sayfa açıp kalemini çıkardığı anda da patlatır o meşhur lafı; Çocukluğunuza dönelim…

En çok bundan korkuyordum ben de. Bana çocukluğumu sormasından… Anlatacak bir çocukluğum yoktu ki benim. Yarım kalmış sevinçlerim vardı, oynayamadığım oyunlarım vardı, görmediğim ilgi vardı, her çocuğun hak ettiği ancak ne hikmetse benim semtime bile uğramayan merhamet vardı. Ama çocukluğum yoktu.
Çocukluğu olmasa da büyüyor insan, evleniyor, çoluğa çocuğa karışıyor. Bizim çocuk… Bu sene okula başladı. Haliyle küçüklüğündeki gibi koyduğumuz yerde durmuyor. Parktan eve sokamıyoruz mesela, ben geldiğimde hâlâ evde yoksa yüzüm düşüyor. Hanım anlıyor tabi, halimden tavrımdan. Gülerek geliyor yanıma, sırtımı sıvazlayıp “sen hiç çocuk olmadın mı, ne var canım bunda?” diyor. İşte o an, bir düğüm dolanıyor boynuma ki sorma, psikolog hanım. Olmadım diyemiyor insan. Şimdi sende sorarsan çocukluğumu, ne anlatacağım ben sana?
İçki sofralarından kalkıp evin yolunu bulamayan bir babayla, kaynanasının, eltisinin, görümcesinin en çokta kocasının hırsını benden çıkaran bir annenin kucağına doğdum ben. Seçemiyor diyor ya insan, doğru. Aklım erse, bana sorulsa seçer miydim hiç böyle bir çocukluğu?
Mahallenin tüm çocukları zillere basıp kaçardı, ben yapmadım. Evdeki hır gür o denli sıkmıştı ki içimi, bir de komşu Mustafa amcadan zılgıt yemeyi göze alamadım. Hiç horoz şekerim yok, diye ağlamadım. Bir bayram arifesinde yeni kıyafeti başucuna koyup uyumanın tadını tatmadım. Sırtım okşandı mı, bir güler yüz gördüm mü? Hatırlamıyorum.
Yüzümü gülümsetecek anları hiç hatırlamıyorum ama boynumu büken, aklıma düşünce bile uykularımı kaçıran o günleri çok iyi hatırlıyorum. Yediğim dayakları, babamdan öğrendiğim ilk küfrü, annemin “seni doğuracağıma taş doğuraydım” diye sokak ortasında kendini paralayışını…
Kolumu kanadımı kırıyor şimdi bu anılar, uçamıyorum. Silmeyi hafızamdan bu anıları, o kadar çok istedim ki… Olmuyor, içime işlemiş bir kere, ne kadar çitilersem çitileyim o izler geçmiyor.
Bizim çocuk yaşasın istiyorum, benim yaşamadığım ne varsa. Haylazlıklarına, yaramazlıklarına bazen dayanamayacak gibi olsam da, içimde kalbi kırık, boynu bükük çocuk durduruyor beni. Bir plastik top istedim diye yediğim dayağı hatırladığım günden bu yana ne istese almak istiyorum. O bir istiyorsa ben iki ediyorum. Benim giymediklerimi giysin, oynamadıklarımla oynasın, görmediklerimi görsün. Ben eksik kalan yanımı o tamamlasın. Gözünün içine bakıyorum, ağzından çıkacak cümleyi bekliyorum resmen, bizim bıcırığın. Yaptıklarım hiç yetmiyor gibi geliyor.
Şımartırsın, tepene çıkarırsın, sonra baş edemezsin diye sürekli kulağıma asılıyorlar çevreden. Bir taraftan giriyor, bir taraftan çıkıyor. Diyemiyorsun ki, ben şımarmayayım diye yaşattılar o zamanları, diye. Sen söyle psikolog hanım, şımarır mı sence? Bir bebek istediğinde iki tane aldım diye çıkar mı tepeme?

Neden geldim, bilmiyorum. Bir şeyler yolunda gitmiyor içimde. O yaşamadığım çocukluk ayağıma dolanıyor, her seferinde. Parkta çocuğuna bağıran bir anne görsem gidip kollarından sarsasım geliyor. Nerede kızgın bir babaya denk gelsem içimdeki o kor alevleniyor. Elimde yüzümdeki morluklar çoktan geçti de ruhta açılan yaralarım halen daha kanıyor. Belki sen sararsın diye geldim ben de, işte.

Şimdi öyle bir reçete yaz ki bana, yaşamadığım çocukluğumu geri versin. Öyle şeyler söyle ki bana, görmediğim sevginin, şefkatin yerini doldursun. Bana çocukluğumu unuttursun. 

18 Ocak 2018 Perşembe

Ayşe Kulin – Gece Sesleri ­| KİTAP YORUMU

Gönderen Unknown zaman: 02:35 0 yorum




Geçtiğimiz günlerde A101’den satın aldığım bir kitap olan Gece Sesleri’ni okudum. Ayşe Kulin’i ne kadar çok sevdiğimi, beni uzun süredir takip edenler bilirler. Fakat bu kitabını aynı sevgiyle okuyamadım. Kitabın bazı kısımlarından en ince ayrıntısına kadar verilen cinsel betimlemeler beni rahatsız etti. Sanırım bu rahatsızlık kitaba odaklanmamı zorlaştırdı.  
Kitabın genel konusuna bakıldığında televizyon dizilerine çok benzer… Hatta bu kitap daha sonra diziye de uyarlanmış, bir boş vakit bulduğumda bu diziye de bakmak istiyorum. Çünkü o rahatsız olduğum sahnelerin diziye nasıl aktarıldığını, konunun dizide nasıl işlendiğini merak ediyorum. Büyük bir konakta maaile yaşam sürdüren, köklü bir Türk ailesi, çarpık ilişkiler. Yaşamı boyunca annesiyle çatışmış bir kadın… Çok ayrıntı vermeden, tadını kaçırmadan bu şekilde özetleyebilirim size kitabın konusunu.
Ziynet… İşte, benim bu kitaba alışmamı, ısınmamı zorlaştıran baş karakter. Yaşadığı bir dadı – çocuk ilişkisi var ki akıllara zarar! Bu karakteri sevmemekten çok kabullenemedim nedense. Aslında okuduğum kitaplara çok dar bir pencereden bakmam, hayatın içindeki her şeyin edebiyatta işlenmesini, abartmadan cinselliğe, argoya, küfre yer verilmesini kaldırırım ama sanırım Ayşe Kulin kitaplarında bu duruma alışık olmadığımdan böyle karmaşık duygular içinde kaldım. Ayrıca kitabın akışında çoğu şeyi tahmin edebilmem de sanırım kitabı merakla okumamı zorlaştırdı.
Köprü, Sevdalinka, Veda Serisi gibi diğer kitaplarında aldığım lezzeti alamadım bundan. Bunlar benim fikrim fakat diziyi daha çok seveceğimi düşünüyorum. Çünkü kitap içerisinde çok fazla olay var, dizilere yakışan karakterler, ilişkiler söz konusu… O yüzden diziyi bir an önce sabırsızlıkla izlemek istiyorum.

Kitabı okuduysanız sizlerde yorumlarınızı benimle paylaşırsanız sevinirim. 
 

Meray Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review