7 Ağustos 2017 Pazartesi

İş Aramak

Gönderen Unknown zaman: 04:56
Uzun yıllardır işsizlikle mücadele konusunda profesörlüğünü ilan etmeye hazır olan bir kişi olarak bu yazıyı kaleme almayı boynumun borcu kabul ediyorum. Şu sıra gençler, üniversite tercihlerinin sonuçlarını merakla beklemekte. ÖSYM tarafından sonuçların açıklanmasının ardından nur topu gibi bir meslek sahibi olacaklar ya da hayal kırıklıklarıyla mezuna kalmanın, sene uzatmanın hüznünü bir kez daha hissedecekler.
Üniversite eğitimini yarıda bırakmış, ardından bölüm değiştirme kararı almış ve açıköğretimden üniversiteyi bitirmek için debelenen biri olarak itiraf etmeliyim ki, içimde ukdedir üniversite. Şu an yaşıtlarım patır patır mezun olurken benim halen vizeydi, finaldi düşünmem içimde gergin fırtınalar kopmasına neden.
Çok kafaya takılacak bir durum yok, aslında. Gerçekçi bir pencereden bakacak olursam, bölümü yarıda bırakmayıp eğitimi tamamlasaydım da, üniversite mezunu bir işsiz olacaktım. Çünkü iletişim bölümü mezunlarının kaderi bu! Hayalimdeki meslek iletişim, radyo TV. Çocukluğumdan kalma haber sunma videolarım var, oyun oynarken elbette. İçime o zamandan işlemiş sanırım. Hatırlıyorum ve halen aynı hissediyorum; Televizyondaki muhabirleri kameramanları görünce…
Ünlü olmak değil, derdim. Yanlış anlaşılmasın. Röportajları, söyleşileri, tartışma ve güncel programları sevdiğim için medya dünyasında bir yerim olduğuna inanıyorum. Bu doğrultuda lisedeki öğrenim hayatımı da Türkiye’nin en iyi iletişim meslek liselerinden birinde tamamlayarak hayalime kocaman bir adım attım. Lise boyunca o büyülü medya dünyası içerisinde çalışma fırsatı yakaladım. Sonunda ise şehir değişikliğiydi, oydu buydu derken işsiz kaldım! Tam 3 senedir işsizim.
Sizin bildiğiniz işsizlerden değilim ama. Tüm gün gazetelerin ilan sayfalarını karıştıran, televizyon karşısında pinekleyen, maaşı beğenmeyip işe girmeyen, türlü bahanelerle iş aramayı bırakan tiplerden değilim. Tam zamanlı işimi bırakıp işsizliğe ilk adımımı attığım zamanlar tüm medya kurumlarına “eleman ihtiyacınız var mıydı” gibisinden taciz mesajları atmaya varana kadar iş arama maceralarına atıldım. Ardından baktım olmayacak, sektör zaten kan ağlıyor, sosyal medyadaki “medya iş ilanları” sayfalarına sadece iş arayanlar yazıyor, dedim, böyle olmayacak.
Dümeni başka bir tarafa kırıp muhabirlik yıllarımdan da severek yaptığım alana yöneldim. Yazarlık! Freelance olarak internet sitelerine içerik üretici, makale yazarı olarak çalışmaya başladım. Lise son sınıfta kalemimi güçlendirmek için yaptığım bu iş, bir anda gerçek mesleğim haline dönüşüverdi. Ben mutlu muyum mutluyum! Kazandığım yetiyor mu, eh elhamdüllilah!
Ancak bir sorun var ki, o koca burunlu, toplumun kangren olmuş yarası elalem mesleğinizde de yakanızdan düşmüyor. İşte, bunu anlatacağım yazıda sizlere. Meslek hayatınıza başladığınız ilk andan itibaren tüm vücudunuza sinek kovucu sürmenizi ve kendinize en kalınından en büyüğünden birer kulak tıkacı almanızı tavsiye edeceğim. Çünkü burası Türkiye ve birçok kişi mesleğiniz hakkında atıp tutmakta kendini serbest görmekte.
Sinir sisteminiz üzerinde özel bir deney yapıldığını düşündüğünüz anlarınız dahi olacaktır, bu süreçte. Tıp, mühendislik, mimarlık gibi alanları kazananlar yazının bu kısmında bizden ayrılabilirler. Çünkü benim lafım aykırıyı isteyenlere olacak. Güzel sanatlar, Radyo – TV Sinema gibi toplumun “yavrum aç kalırsın yazma” diye tepesinde tepindiği bölümleri okumak isteyenlere.
Türkiye gerçeklerinden bir tanesi de gözlemlediğim kadarıyla meslek seçerken işe gidiş, işten çıkış, mesai saatleri, izin günlerine göre karar vermek. Yanı 8’de gidilen 17’de çıkılan, yıllık en az 24 gün izni olan, cumartesi pazarı belli, aldığı maaş trink ödenen, resmi tatillerde bol keseden izin yapan bir iş, meslek bulduysanız değmeyin keyfinize. Ama mesai saatleriniz belirsizse, izin kesilme ihtimali varsa, izin günleri karışıksa aman aman uzak dur diye çekip almak isteyenler türeyecek bir anda çevrenizde.
Meslek seçiminin bir hayat seçimi olduğunun farkında iseniz ne düşündüğümü az çok anlamışsınızdır. Maaşına, çıkış saatine, izin gününe göre seçeceğiniz bir iş sizi mutlu etmeye yetmez, arkadaşlar! Üretkenliğinizi, yaratıcılığınızı, çalışma azminizi, iş heyecanınızı, başarma hevesinizi ortaya çıkarmayan bir meslek sizi köreltmekten, erken yaşlandırmaktan öteye gidemez.
Sizi bu yolda neler bekliyor? Bakın bakalım, aşağıdaki listeyi bunun için yazıyorum.
·         Sabah gidip akşam geleceğin bir iş bulsan…
·         Kazancı biraz az gibi geldi bana ama…
·         Doğru dürüst (!) bir iş bulsan…
·         KPSS’YE falan mı girsen acaba…
·         Bizim bir tanıdık eleman arıyor, sen de işsizsin (!) ya…
·         Bir meslek sahibi (!) olsan…
·         Oh, senden rahatı yok. Oturduğun yerden (!) para kazanıyorsun…
İşte, tüm bu cümleler eski zamanlarda futbolculara söylenen sözlerin bir benzeri. Şu an freelance evden yazarlık yaparak geçimini sağlayan bir kişi olarak maruz kaldığım taşlar bunlar. İhtimaldir ki topçu, popçu tayfası diye tabir edilen bizdenseniz sizin de üzerinize yağacaktır. Aman dikkat!
Bununla nasıl baş edersiniz? Uzun uzadıya formülü yok, milleti susturmanın bir yolu yok maalesef. Bunu ancak işinizdeki başarı, kariyerinizdeki ilerlemeler, sizin özgüveniniz, yaptığınız işi sevmeniz, onlar oflaya poflaya mesai saati hesaplarken sizin güle oynaya çalışmaya devam etmeniz ve umursamazlığınız yenecektir.

Kalın sağlıcakla…

1 yorum:

Şule Uzundere dedi ki...

Milleti memnun edemeyiz. Herkesin her konu hakkında fikri var ve bunu söylemekten çekinmiyorlar. Bu yüzden takılmamak lazım.

Çok güzel bir işin var bence. Benim severek yapabileceğim bir iş. İleride maddi olarak rahatlarsak yapabilirim de.

Yorum Gönder

 

Meray Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review